1 Ekim 2009 Perşembe

Zorlu bir maraton ve "işlem tamam" süreçleri :)

Biliyorum.. biliyorum... yorgunum uykusuzum ve "buna değer mi?" deyişlerinizi duyar gibiyim...!
hatta "iki saatlik uykuyla işe gelinir mi ? rapor mapor alsaydın" seslerinizi de algılıyorum...

Ama size şu kadarını söyliyeyim GERÇEKTEN DEĞER!!!

kısa özet geçmekten kendimi alıkoyamıyorum. Cuma günü başlayan maratonda ki hedefler belliydi.
Bir il dışı yolculuğu
bir doğum günü partisine katılım
bir araya sıkıştırılan buluşma
ve iki gün üstüste ilkleri gerçekleştirme...
daha sonra hafta içi kısmında
bir kısa süreli buluşma daha :)
ve daha sonra bir taksim gecesi...

inanılmaz yoğundu bu hafta sonu ve içi -ki hala hafta içi bitmiş sayılmaz :) -
E. ile görüşmelerden önce N. ile bir sıkı dialog ve bunun vermiş olduğu keyif ile G. ve D. nin doğum günü partilerindeki biraz sıkıcı biraz kalabalık ortamlarına akışlar... Sıkıcı dememdeki sebep, bence pek fazla içeriğe uygun olamamamız olabilir. yani gittimiğimizde -ki R. ile birlikte- (bu blogun sonunda haber editoru olmaya karar vereceğim sanırım :) sürekli Tek harfli isimler ) milletin zaten sınırlarını zorlayacak kapasitelere gelmesi ve bizim daha onlara ulaşabilmemiz için en azından 3-4 bardak ile gezmemiz gerektiği gerçeğiydi.

Geyikler havada uçuşurken. Ortamın bizi pek açmadığı konusunda hemfikir olarak saatlerimiz 01.00 i gösterirken çıkış işlemlerini yaptık. aslında "7 milyona sabaha kadar bırakabilirsiniz aracı" gibi cazip bir teklif olmasına rağmen bir gün sonraki sabah yolculuğuna ve olası akşam aktivitesine - ki konu gelmediği için olası diyorum... olan demem gerekliydi sanırım :) - enerjimizi saklayabilmek amacıyla fonda SAGOPA - Sürahi ile yollardaydık.

ertesi sabah telefon temizliğinden sonra!! :) gözümü açtığımda gelmek istediğim şehirdeydim. Herzamankinden farklı bir yerdeydik. Antikalarla kaplı büyük bir yer. Sonra araç alım işlemleri ve ver elini şehir turu :)
bowlingte bi türlü istikrarı yakalayamayan ben, yine olası hezimetlerden -biri demek isterdim ama kendim kaşındım - üçünü alarak, karşı tarafı tebrik!! ederken buluyordum kendimi.

ve işte ikinci bir ilk... heyecan fırtınası... karanlık bir mağaranın derinlerine dogru, diplerine dogru bir yolculuk... sürekli kısa olmasından kaynaklı tekrardan magara basına gelip tekrar derinlerine inmeler.... macera işte :) ama müthişti ;)

Aynı olayı ve dahada iyisini yapmak için çok bekleyeceğimi düşünüyordum. ama yanılıyormuşum :)
işte bu yüzden uykusuzluğa değer diyorum :)

14 Eylül 2009 Pazartesi

Otobüs parazitliği

Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm fakat yazamadığım bi konu. Otobüslerde eskilerde daha walkman CD çalar -yada günümüzde vazgeçilmezler arasına giren- mp3 player, ipod tarzı şeyler yokken, yanınızdakinin gazatesine sarkardınız :) genelde erkekler okuduğu için %80 i spor kısmını okurdu. İster istemez bi parazitlik yapılır. Gözler çaktırmadan sayfanın manşetine daha sonra haberin detaylarına kayar... Şimdilerde ise bilimum müzik dinleme cihazlarının kaliteli ve yüksek seslerinden kaynaklı olduğunu düşündüğüm otobüs konser alanları olarakta adlandırılan, yanınızdakinin müziğine parazitlik yapma devrindeyiz...

Nasıl oluyor diye soruyorsanız. Yanınızda bir adaet yüksek sesle müzik dinleyen biri olmalı. Ve tabi bu kişiyi tanımıyor olmalısınız. Daha sonra kişinin müzik tarzı size uyuyorsa yada hareketli parçalar falan çalıyorsa yada popüler bişiler dinliyorsa sizinde ayağınızla ritim tutmamanız içten bile değil...
(yapmışlığım var ordan biliyorum )

tabi bu şarkı dinleyenin, sizin hareketlerinizi görmesi üzerine birazcıkta olsa sesini kısmasıyla olay biter...
yada farkında olmadan slow bi şarkıya geçmesiyle yine olay biter... en iyisi ise bilmeden de olsa sesini biraz daha yükseltmesidir.

bu şekilde işe giderken müzik dinleyecek aletini yanına almayı unuttuğunda parazitlik güzel olur. denemelisiniz :)

2 Eylül 2009 Çarşamba

İlk birincilik...


Tüm hücrelerinizdeki ilk aktiflik... daha bizi biz yapan hücreler olmadan, daha vitaminken ortaya çıkan bizciklerden bitanesiyken.... en hızlı olmak için yarış haline gireriz... işte burdan bellidir hücrelerimizin aslında nasıl olacağı...

tüm birleşme isteği bu küçücük canlıya yazılmıştır bile... neredeyse...
isteğin sağlık getirdiği, kalitenin arttığı bir arzu...

ve işte dünyadayız... burdayız.. biziz... beniz...
Ordayken ortak bir bilincimiz oluşur... geldiğimiz gibi devam ederiz hayata. Seçtiğimiz bu hayat aslında bizim kişiliğimizdir.

Bu nasıl bir bilinçtir ki daha kendimizin bile farkında olmadan hayatımızın şekline karar verebiliyoruz... Gariptir... Ortak bilincin bir yanından bir kapıya ulaşıp bilgilerin akabildiği kadar alındığı bir noktadan, bizim için ilginç gelenlerin alındığı bi an... ve hooopp işte beni ben yapan herşey....

30 Ağustos 2009 Pazar

Bir Ay sonu pazartesisi...


Hem Ay sonu hemde haftanın ilk günü olması insanı bi garip hissettiriyor... Sanırım paranın sıcaklığı pazartesiyi de yumuşatıyor... Yada iyi geçirilen bi haftasonu da buna sebep olabilir...
Haftasonu gezilmedik yer bırakılmadı :)

E. ile Ortaköy,Taksim ve Beşiktaş... Arada farklı insanlarla gidilmesi çok hoş duygular içersinde faaliyetlere (!) girilmesi de cabası :) en son sanırım T. ile oralarda o klasik fotoğraflar çekildi...

Cami arkasında köprü ve ayaklarının dibinde denizin maviliği... İstanbula gelen herkesin bu tür bir manzara önünde illaki fotoğraf çektirdiğini söylersem sanırım yanlış olmaz.

Boşta kalan ruhunu koluna takıp; orası senin, burası benim diyip gezmek şimdilerde dinlenmesi için yeterli... Fazla yormamak gerekli şu sıralar... Tabi bu bedeni faaliyetlere, güzel dokunuşlar iyi geliyor...
Şimdilik "takılmalar" moda...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Shantel-Disco Boy

Shantel-Disco Boy





I go to a club on the saturday nights
I order a vodka to make me feel right
The place is packed
Dancing couples everywhere
I take a seat in the corner and stare

Suddenly I see
You're dancing too
Your hips are shaking
I dont know what to do
I wanna talk to you
But my mouth is dry,
Oh why am I so shy

yabadabaday yoboboboboy
I wanna be your disco boy
I wanna dance with you and i hold you tight
I wanna make you mine tonight

I'm heading to the bar to have another drink
Yes, I need a drink and some time to think
Five vodkas later I had a plan
I know i must be brave and act like a man

Like a bridge

Come and I falling to the trance
People come closer to see my discodance
Come closer to and keep me in view
All I'm singing this just for you

yabadabaday yoboboboboy
I wanna be your disco boy
I wanna dance with you and i hold you tight
I wanna make you mine tonight

Berber bağımlılığı


Geçen hafta 25 yıllık berberimin ( kendimi bildim bileli aynı berber dükkanına giderim) Çanakkaleye taşındığını ve berber dükkanını devrettiğini öğrendim. Bunu öğrendiğim anda berber dükkanında soğuk bi duş yaşadım. Kimseyi tanımıyordum.
"Buyur abi" dendiğinde uyandım. Benim berber bana hiç "nasıl olsun" demezdi. Bu soru bi garip geldi o an. Ağlamaklı olduğumu saklamayacağım. Gerçekten alışkanlıklarımdan bir tanesini daha benden koparmışlardı.

Bu hayat hep böyle yapıyor. Önce alıştırıyor sonra koparıyor.
Belki de sorun bende kolay alışıyorum.

Neyse adama nasıl yapacağını açıkladıktan sonra, tereddütlü saç kesmesinden adamın o kadar da işinin ehli olmadığını anlamam uzun sürmedi. İstediğimi tam anlatmış olduğumu düşünmeme rağmen adam kafamda saç bırakmadı :(
İstediğimden çok kısa olmuştu neyse "kökleri bende" diye kendimi mutlu etmeye çalışsamda bir daha oraya uğramama kararı aldım.

Bundan sonra artık herhangi bir berber dükkanı işimi görebilirdi. En azından işinden zevk alarak yapan bir berber dükkanı bulacağımdan eminim.

ve öğrendiğime göre ben berbere gitmeden tam 10 gün önce devretmiş dükkanı. Keşke dedim 10 gün önce gelseydim. yapcak bişi yok artık. Sanırım zaten bu saçlar uzayana kadar 2 ayı bulur tekrar bir berbere gitmem :) Allahtan biten waxımın aynısından orda buldumda bu da benim için bir sevinme oyunu haline geldi.

Demekki neymiş Berber bi insanın hayatındaki gerçekten değiştirmek istemediği bir alışkanlığıymış.... Yada ben herşeye çok kolay alışıyorum. Bu da olabilir :))

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Supreme


[VideoClip] Robbie Williams - Supreme
by g889


Bugün radyoda dinleyipte tekrardan beğendiğim şarkının klibi...
sözleri de bi o kadar manidar...

20 Ağustos 2009 Perşembe

Yaş(lan)(a)mak

bir yıl daha geçti ve yaş hanemizin artışına sebep oldu.

Şimdilerde etrafımı bir bir evlenen arkadaşlarım sardı :) Bu da büyümeye zorlandığımızın bir göstergesi mi ? İçimizde hala bir çocuk mu var ? Eskiden misket futbol oynamaya çıkarken... Şimdi akşam eğlencelerinde o mekan benim bu mekan senin olayları...

Masumiyetin yitirildiği bu topraklarda dönüşü olmayan bir yıla daha girdim... Kimi zaman sıkıntılar kimi zaman sevinçler içinde geçti geçmişim... Monotona bağladığım zamanlarda oldu. Ekstra olaylar yaşadığım zamanlarda....

bu kadar yeterli...

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Hayırlı uğurlu olsun

başlangıç yazısı, deneme amaçlı... birde kırmızı kurdela keselim...
çok uzun zamandır kendi içimde yazdıklarımı public bir alana taşıma isteğimi bastıramamamdan kaynaklı problemlerimi burda çözüme kavuşturacağımı sanıyorum...
Sadece sanmakla yetiniyorum...